What is company?
ABD’deki “derin” cemaat mi, ABD’nin “derin” cemaati mi?
GİRİŞ :
Maalesef belirli bir zaman dilimini işgal etmiş kitlesel/kütlesel her
türden hareket zamanımızda tarihsel bir aktör gibi ele alınıyor.
Reaksiyonel bile olsa ve aslında çok küçük bir paya işaret etse de bu
algı hayatımızın kitle iletişim araçları ile ne kadar küçüldüğünün bir
göstergesi. Bu göstergede de, görüngüsel ve anlamsal olarak gözden kaçan
önemli unsurlardan biri – bir önceki cümlede geçen – “pay” sözcüğüdür.
Bir hareketin tarihsel bir etki içermesi onun paydasal olması
anlamına gelir. Yani herhangi bir bütünün kendinden eksik parçaları ile
bütün olması.
Bu kesin bir metafizik (ayetlerin total tutarlılıkları ve tekilin
total olanla birebir tutarlılığı) ilke olduğu gibi kesin bir maddi (
beden, içinde birbirinden eksik ve farklı organlar ile
bütündür,tutarlıdır) ilkedir.
Bu bakımdan bu yazı/çalışmada ele alınacak olan genelde Gülen
Hareketi diye anılan “müphem yapının” tarihsel bir aktör olmadığı, bütün
ile (inançsal bütün – toplumsal bütün – ahlaki bütün – Milli bütün ile)
kapsayıcı bir ilişkiye girmediği en baştan kabul edilmiştir.
Eğer ki kabul edilmemiş olsa idi, zaten bu yazı meydana gelmezdi.
Minval olarak Gülen hareketi denilen hastalığın (bütüne ilişkin maddi
örnekten hareketle siroz belirtileri taşıyan karaciğerin kalbe ve beyne
egemen olma histerisinden kaynaklı hastalığın) ilk başta belirttiğimiz
üzere sadece “zamanı işgal etme” durumu kabul edilip kendinden menkul
tarihsel figür oluşu reddedilmiştir.
Gülen hareketi ancak bir figüran olabilir.
Figüran olarak da zamanında çok beğenilmiş ama artık adı unutulmuş eski bir filmdeki yardımcı rollerden biri kadar.
Çünkü film bitti.
Işıkları yakıyoruz.
1. Bab
Işıklar nasıl yanacak?
Aslında son birkaç yıllık pratikte toplumsal gelişimin iletkenliği
bize bazı parlamalar görmüştük. Bu parlamalar son iki aylık süreçte
Gülen hareketinin ameliyat masasına etraflıca ve korkusuzca yatırılması
ile daha net hale geldi.
Artık kimse “hastanın masada kalmasından korkmuyordu” çünkü.
Yine de arada kalan bazı “kült-ahlakçı”lar ve “sürekli-barış”çılar
perdeleri “eski oyuna geri dönmek üzere” çekmeye çalışıyordu.
Dikkatler dersane,MGK kararları manipülasyonu ve yan konularda
yoğunlaşmıştı. Daha önce olduğu gibi. Her şey analojik; devir daim eden
kapalı bir devrede anahtarın yerinin değiştirilmesinden ibaretmiş gibi
döngüsel bir şekilde kitleleri bir alana odaklamıştı.
Bir önceki ve birkaç önceki döngülerde olduğu gibi.
Herkes bir alana bakarken arka bahçede “dostlar alışverişte” idi. Ama bu kez görünmek istemiyorlardı.
Kim bu “dostlar”? Ya da “Truva atının marangozu kim?”
2. Bab
Geçtiğimiz günlerde haber merkezleri ve gazetelerin internet
sitelerinden bir haber geçti. Küçük, manşete yanaştırılmamış, “rutin”
bir haber.
Habere göre ABD’de Gülen’e yakın okullara FBI baskın yapmıştı.
Haber Türkiye’de Gülen hareketi hararetle tartışılırken hiç de
“patlamamıştı”. Oysa Türkiye ana akım medyasının/timsahının tam da
ağzına göreydi.
Usulca kayıp giden bu haber fokuslanmış kitlelerin de dikkatini çekmemişti. ABD’deki olaydan zaten bize neydi.
Birkaç gazeteci şöyle bir tozunu almış, kah cemaat karşıtı olanlardan
alkışı almış kah cemaatçilerden küfrü yemiş; ama iki durumda da
cilasını atmıştı.
Peki bu haberi buraya taşıyan, cemaate company dedirten başlığı attıran; onu ABD’nin “elemanı” yapan neydi?
Bu haber ve bu haberden önceki kapalı devre işleyişi!
Nasıl mı?
Gülen okullarına ilk baskın değildi bu. 2007’de ve 2011’de de Gülen okulları aynı türden baskınları yaşadı.
Duymamanız normal zira FBI soruşturmaların bilgi paylaşımına kapalı
olduğunu belirtti her defasında. ABD’nin ünlü evanjelik-fanatikleri bile
tek kalem oynatmadı ‘işte görün bakın’ naraları atmadı.
Birkaç bölgesel gazete ve gazeteci olayların üzerine gitse de FBI her zaman aynı cevabı verdi : Gizlilik.
Oysa ABD’de mali soruşturmalarda “kamu güvenliği” şerhi yoksa FBI bilgi paylaşımını yapıyor.
Yalan da olsa bir bilgi veriyor-du. Ancak bu “alışveriş”lerin
hiçbirinde ilk nedenden yani baskının neden yapıldığından başka tek bir
satır bilgi paylaşmadı FBI.
Bunda garip ne mi var?
ABD’de avukatların bilgiye ulaşma hakları konusunda az çok haberdar
olan biri bir avukatın bile bu soruşturma bilgileri gizlidir cevabını
aldığını duyunca bu işte bir “FBI yeniği” var der.
3. Bab
Geçtiğimiz günlerdeki baskını haber yapan gazetelere yaptığımız
bilgi-belge paylaşma talebini oldukça nazik karşılamalarına rağmen
kendilerinin de FBI’dan bilgi-belge alamadıklarını sadece baskının
nedenini öğrenebildikleri cevabını aldık.
Normal olup olmadığını sorduk, hiç normal değil ama Gülen okulları
ile FBI arasındaki bu karşılıklı kapalılığına alıştıklarını
belirttiler.
Daha önce de oldu!
2007 yılında Gülen’in beraat etti. FBI okulları bastı. Belgeler alındı. Gizlilik ilkesi yürütüldü.
2011 yılında da Gülen okullarına soruşturma açılıyor. Arkasından da 7 Şubat geliyor 2012’nin hemen başında.
Dersane bahanesi ile “kaşınan seçim süreci” cemaatle hükümet-toplum
arasında hızla tartışılırken bu kez beklenmedik şekilde açılmak zorunda
bırakılan kartlar nedeniyle Gülen okulları FBI tarafından temizleniyor.
Bunun imkansız olacağı görüşü elbette aşikar ama daha bitmiş değil anlatacaklarımız.
Anlattıkça “temizliğin” zamansız oluşundan kaynaklanan “kirliliği” de göreceksiniz.
4. Bab
FBI baskın yapmasına yapıyor ama bu arada ABD’deki Gülen vakıflarının
FBI ile olan ilişkileri güllük gülistanlık şekilde devam ediyor. Hatta
FBI Eğitim ve Çalışma bölge şefi Micheal Welch’e ödül bile veriliyor
Gülen vakfı tarafından. Ödül verilen kişi Gülen operasyonlarında da yer
alan bir FBI sorumlusu. Ödül 2009 yılında company’nin Niagara vakfı
yemeğinde veriliyor Welch’e. Welch bundan sonra FBI merkezde önemli bir
göreve getiriliyor. “Oyun” yönetmeni oluyor Welch. Gülen company ile
olan ilişkisi ise hiç kopmuyor.
Bu ilişkide Gülen company direk olarak okulları üzerinden bir
“organik ilişki” kurmuyor. İlişki ağını yaymak kuralına uygun davranıyor
ve bir “diyalog” vakfı olan Niagara vakfı ile kuruyor ilişkiyi.
İlişki sadece Welch ile sınırlı kalmıyor. Dan Burton ve Richard Lugar
gibi eğitim ve çalışma masası ajanları ile sıkı ilişkiler kuruluyor.
Tüm bunlar olurken 2011 kışı – 2012’den hemen önce yani – bir baskın
daha alıyor Gülen company okulları ve yakın okullar. Ama gidiş yolu ve
sonuç aynı.
Yani gizlilik ve bilgi paylaşımının olmaması.
Birkaç yerel televizyon görüntüsü sayesinde Gülen company
okullarından el arabalarınca dökümanın FBI araçlarına yüklenişi
görüyoruz. FBI açıklamayı resmi olmayan kanallardan yaparak emlakta
sahtecilik, vergide usülsüzlük, çalışma koşullarında usülsüzlük, çıkar
amaçlı grup oluşturma olarak belirtiyor. Daha sonra ise ses yok.
Geçtğimiz günlerde de olan şey aynı.
Biraz düşündükten sonra Gülen company’nin geçmişte Wikileaks belgelerinde geçen CIA işbirliği bu konuda aydınlatıcı oluyor.
Company genel manager F.Gülen’in ABD’de ikametine referans olan CIA İstasyon Eski şefi George Fidas.
Yine CIA Orta Asya ve Kafkasya Operasyon Eski şefi Robert Baer
kendisinin şeflik döneminde Orta Asya’da ABD kökenli hiçbir CIA ajanının
çalışmadığını belirtiyor.
Baer döneminde Gülen company Orta Asya Türki Cumhuriyetlerinde hızla
okullar açıyordu. Bunun bir tesadüf olmadığı açık olsa bile destekleyici
bir nokta olarak Fidas’ın daha sonraki konumu bize açıklayıcı bir yol
çiziyor.
Fidas ve CIA manager Gülen için ikamete referans olduklarını
yalanlamazken aynı süreç içinde Fidas CIA’de – Welch’in FBI’da ettiği
gibi – terfi ediyor ve Anazli ve Üretim için Merkez İstihbarat Müdür
Yardımcısı Sosyal Direktörü oluyor.
5. Bab
Bilindiği üzere CIA geçtiğimiz senelerde 9/11’den kaynaklı “iç
operasyon yetkisi”ni FBI’a devretmişti. Artık ülke içinde çevre-çeper
veya uzak operasyonların “yansıma operasyonları”nı yürütemeyecekti. 9/11
psikolojisinden kendi anakarasını sıyırmak düşüncesi ile yapılan bu
yasal düzenleme ile iç operasyonlarda FBI kullanılır oldu.
CIA için Orta Asya’da ve Afrika’nın özellikle okyanus kıyısı ve Orta
kesiminde “okul” paravanı ile etkin şekilde çalışan company’nin son
dönemde beklenmedik bir “karşılık” alması FBI’ın ülke içindeki ağını
“temize çekmesi”ni gerektiriyordu.
Olası tüm genel “iyimser” teorilerin ABD’nin yasal kurumlarının kendi
yasalarını hiçe sayması ile yıkıldığı bu ortamda company dediğimiz
Gülen Hareketinin aslında Müslüman toplum içine sokulmuş bir Truva Atı
olduğu da ortaya çıkıyor.
Diğer yandan da Wikileaks belgelerinde ABD başkonsolosu ve vekilinin
manager Gülen’den bahsettikleri “özel, gizli, kişiye özel” başlıklı
telgraflarda manager Gülen için aracı olanlardan biri olarak Graham
Fuller adı geçiyor.
Kimdir Graham Fuller?
CIA Orta Asya İstasyon Eski şefidir.
Washington Post’ta manager Gülen’i öve öve bitirememiş bir CIA şefidir.
Peki iç operasyonlardaki bilgi kapalılığının üzerine company ve
manager Gülen’in CIA’nın teşvikli bir kolu olduğunu anlatmak için
“bavul” mu bekleyeceğiz, hayır.
6. Bab
Gülen company’nin ABD’deki büyümesi enteresan şekilde hızlı iken
akıllara manager Gülen’in ABD’de ikamet almasının neden uzun sürdüğü
sorusu gelebilir. Bu ikili bir ayağa sahip durumu önce ABD içinde
“beklenmedik” şekilde “hızla” büyüyen company’nin “sektörü” ele alışı
şeklinde yorumlamak gerekmektedir.
ABD’deki charter okul sistemi geçtiğimiz ay içinde Başbakan R. Tayyip
Erdoğan’ın önerdiği sistemle neredeyse birebir aynıdır. Charter
sistemde özel bir girişim olarak açılacak olan okul öğrencilerinin
“masrafları” devletin elde ettiği gelirlerden ödenir. Bu sistem
“kiralama” sistemi olarak da adlandırılır. Gülen company bu sistemde
ABD’nin en büyük ağlarından birine sahiptir : 155 okul ile.
Bu 155 okul ile 27 milyar $ hacme sahip ABD charter sisteminde Gülen
company net bir ağırlığa sahiptir. Taraflı ABD’li araştırmacılarca
sektörün % 45’i tarafsızlarca %35-40 kadarı Gülen company’nin
elindedir.
Ne var ki iki taraf da gelenek sahibi onca eğitim şirketine pek çok
yerde charter izni çıkmazken Gülen company’nin izinleri ve teşvikleri
peş peşe almasını anlamdıramadıklarını belirtiyor.
Peki Gülen company nasıl böylesi bir hızla büyüdü ABD’de?
Siz de CIA şeflerinden bir referans listesine sahip olur ve FBI masa
şeflerine ödül verir ve bunlardan önce Orta Asya ve Ortadoğu
operasyonlarında paravan olursanız size de izin verebilirler! Bunların
verilerini yukarıda sıralamıştık.
7. Bab
İnanç Babı.
Gülen company’nin sadece siyasal olarak ABD’nin cemaati durumunda
olduğunu düşünmek onun – geçtiğimiz günlerde yayımlanan nağmede manager
Gülen artık kendileri içinde “her türden” insan olduğunu kabul etmiş
olsa da – dini bir cemaatmiş gibi görünme algısından kaynaklanan gücünün
arka planını anlamamak olur.
Yukarıda bahsettiğimiz “istihbarat ilişkileri içinde”Gülen company
sadece İslama karşı İslam’ın önemli bir argümanı oldu hristiyan dünyası
adına. Amerikan projesi olan Taliban’a karşı yine – lokal – bir Amerikan
projesi haline geldiler.
Bunun en büyük destekçilerinden biri de CIA bölge eski şefi Graham Fuller oldu.
RAND adındaki şirket-vakıf ile dinler arası diyalog çalışmalarını hem
ABD hem de Papalık merkezli eşgüdümde yürüten Graham Fuller Gülen
company’nin Orta Asya Türk Cumhuriyetlerindeki örgütlenmelerinde etkin
rol aldı. Washington Post’ta Gülen’i “okumuş ve diğer cahil
müslümanlardan ayrı” biri olarak övdü. Papalık görüşmelerinden sonra ABD
Başkonsolosunun manager Gülen için “müttefik” olarak yaptığı
girişimlerde perde arkasında durdu. Research And Development yani RAND
denilen CIA ve Pentagona askeri strateji danışmanlığı yapan şirkette
çalışırken Cezayir kökten dinci laboratuvarı yönetti. İlk defa bu sırada
Ilımlı İslam cemaati kurulmasına ön ayak oldu. Başarısız olunca
Amerika’ya döndü ve yeni kurmak yerine dönüştürmenin daha doğru
olacağına karar verildi. RAND ılımlı islam/diyalogçu Müslümanlar
cemaatleri kurulması yerine mevcutların dönüştürülmesi kararı verildi.
Karar 1997 Aralık ayında verildi. Şubat 1998 Fethullah Gülen Paya
diyalog mektubu yazdı. Daha sonraki Mart ve Nisan aylarında dünyanın
farklı ülkelerinde 4 cemaatten daha aynı minvalde mektuplar vatikana
ulaştı. Mektupların iskeletini Graham Fuller belirledi.
Bir mülakatta Fuller, kendisinin manager Gülen için bir referans
durumu olmadığını ancak halefi George Fidas’ın bu konuda girişimlerde
bulunmuş olabileceğini söyledi. Böylece bu soruya cevap verme işi CIA’ye
kalmış oldu. CIA bu iddiaları hiçbir zaman yalanlamadı.
Bu sürecin içinde bir süreç olarak Papa ile görüşen manager Gülen
kendi imali gibi göstermeye çalıştığı bir diyalogtan bahsetti. Ama bu
manager Gülen’in değil ABD ve Papalığın ucu ikinci dünya savaşı
ertesinde yeniden şekillenen İslam dünyasına kadar uzanan projesi idi.
Proje esas köklerinden sıyrılmış bir İslam amacını güdüyor, İslam’ı
hristiyan dünyasına yedeklenmiş bir alt kültür modeli haline getirmeyi
planlıyordu.
Gülen company’nin hizmetlerinden memnundular ve onu devreye soktular.
Bu hem proje stratejisi hem de Türkiye egemen vesayetçilerinin
sekülerizm takıntısı açısından “olumlu” bir hamle idi.
Öyle de oldu.
28 Şubat gerçek müslümanları ezip geçmeye çalışırken gazetelere
baskınlar yapılırken bir “medya aygıtı olarak” company’nin gazetelerinde
atılan “takiyye başlıkları” için cunta kılını kıpırdatmadı. Ne de olsa
içtihad makamı olarak tanımlanmışlardı.
Gülen company manager Gülen’in M.Kemal’e düzdüğü övgülerle MGK’yı
içtihad makamı ilanı etmesi ile Türkiye’li müslümanlardan aldığı
tepkileri sindirmeye de çalıştı.
Papa’ya yazılan mektup eleştirileri önce Saidi Nursi de yazdı
şeklinde savunuldu. Ama iki mektubun içerikleri açığa çıkınca bu savunma
daha abes ve saçma bir kıyasla Peygamber Efendimiz S.A.V de yazdı
şekline büründü. Tamamen bir saçmalık olarak bu savunmaların ikisi de
çöktü. Zira Saidi Nursi’nin mektubunda “küfre karşı bir ittifaktan”
bahsediyor. Dinlerin “birleşmesi” adına bir tek eğilim yahut söz yok.
Manager Gülen’in mektubunda ise manager Gülen “Papa’ya hizmetlerini
sunuyor” ve diyalog diyor. İkinci hat olan Peygamber Efendimiz S.A.V de
yazdı savunması zaten tek bir soru ile yıkılıyor : Manager Gülen’in
mektubunda “tebliğ” nerede?
Gülen company’nin İslama karşı İslam atağı bunlarla sınırlı
kalmıyordu. Başörtüsü konusunda furuat sözcüğünü kullanan manager Gülen
mezhep imamları ve Ashabı Kerim ve Resullullah S.A.V’den gelen pratik
süreci reddediyordu. Fıkhi bir mesele olarak füru’nun imana mukabil
olmasa da farz olduğunu belirten tüm temel kaideleri inkar ediyordu.
Kendi sitesinde bu konuda füruat sözcüğünü kullanmadan “teferruata
takılmamak lazım, cami içinde şekilsel ayrılıklar oluşturmamak lazım”
diyebiliyordu manager Gülen.
Tüm bunlar olurken “company’nin reklamları ile kandırılmış
taban/çalışanların da haberdar” olmadığı bir rezalet Brüksel Sean Jean
Baptista Kilisesin’de vuku bulmuştu. Diyalog girişimi çerçevesinde
düzenlene bir gecede – gece neden tapınakçılarla ilintili bir kilisede
gerçekleşir o da bilinmez – okunan ezanda Eşhedü Enne Muhammeden
Resullullah bölümü ezandan çıkarılarak okundu! Company bu rezaleti
yorgunluktan oldu diye savunup ardından orada salatü selamlar da okuduk
diyerek savundu. Ancak ortalama bir hristiyanın salatu selamın nameli
okunuşunda bir mistik ilahi formu nedeniyle tepki vermeyeceğini de bilen
onlardı. Ama ezanda okunmadı, çünkü tepki almak istenmedi.
Buna mukabil gelişen bir diğer konuda da Gülen company yine manager
Gülen aracılığı ile kelime-i tevhidin yeterli olduğunu söyledi. Cennet
bileti dağıtıyorlardı, ortaçağ Papalığının endülüjansı gibi!
İslam’ın ve imanın şartlarından olan Kelime-i Şahadet’i içinde
Peygamber Efendimiz S.A.V olduğu için çıkarıyorlar ve üzerine de diğer
dinlerle amentüde birliğimiz var diyorlardı.
Tüm bunlar İslama karşı İslam projesi kapsamında İslamı gerçek
temellerinden ayırmak için geliştirilen ve daha önce de uygulanmış bir
pratiğin yansımaları idi.
Gülen company’den önce de Papalık bu projeyi işlerliğe koymuştu ve
Ekber Şah o zaman ki manager idi. İmam-ı Rabbani hazretlerinin ortaya
çıkışı ile dağılan ve biten Ekber Şah halkası da Gülen company ile aynı
şeyleri söylüyor fakat daha net bir halde arka planı da direk açık
ediyordu.
Gülen company ‘nin manager Gülen aracılığı ile “dinleri
birleştireceğiz” açıklamalarını internetten bulabilirsiniz. Bu
açıklamalar da company tarafından “çiçek çocuk ahlakı” ile reddedilmiş
olsa da “akıl hocaları” olan Fuller’ın “kimseyle sorunu olmayan
müslüman” tanımına delil olarak Gülen company’i göstermesi bize çok şey
anlatıyor.
Yine Graham Fuller’ın inanç konusunda company ve manager Gülen’i
ABD’deki diyalog vakıfları olan Niagara vakfı üzerinden
şekillendirdiğini görüyoruz. Vancouer’da bir mülakata konuşan Fuller
Gülen company’nin ABD ve İsrail karşıtı gibi görünmek bile
istemediğini, kesin müttefikleri olduğunu söylüyor.
Yahudi asıllı bir Ortadoğu eski şefi ile Gülen company flörtü artık bir Papalık rüyasında aşka dönüyor!
Tüm bunların nasıl olur da gerçeklenebilir olduğuna ilişkin nüveleri
yukarıda verdik. Aşağıda da internet üzerinden ulaşılabilecek linkler
mevcut.
Tüm bunları tararken ortaya çıkan İslama Karşı İslam projesinin ilk
etabının mimarı olan Graham Fuller’ın “ılımlı İslam” sözcüğünü ilk
kullanan kişi olduğunu da hatırlatalım.
8. Bab
Valkury Babı.
Diğer yandan bahsettiğimiz gibi Gülen company ile CIA-Fuller-Fidas
ilişkisinin salt siyasal olmadığını İslamı hristiyan dünyasına önce
yedekleme sonra da hristiyanlaştırma politikasıyla eşgüdümlü
ilerlediğini belirttik.
Bu eş güdüme de Fuller’ın ağzından 2012 yılının Nisan ayında verdiği
mülakatta sarf ettiği sözler şahitlik ediyor. Fuller Ak Parti ile
Cemaat/company arasında ilerleyen zamanlarda bir gerilim olabileceğini
ve bu gerilimin “eğitim, yargı açılımları, istihbarat” gibi alanlarda
tezahür edebileceğini belirtiyor. Diğer yandan da “ayar vermeye” devam
eden Fuller Türkiye’de daha çok sol akımın olması gerektiğini savunuyor.
Üzerine de enerji politikasında ABD’nin vesayetini reddederek K. Irak
ile anlaşan Türkiye’de Kürt sorununu “kaşıyan” sözler sarfediyor.
Hatırlarsanız company’nin ameliyat masasına yatırılışındaki ilk
çıkışı “eğitim” konulu olmuş bunu hizmete bağlamış ancak maddi verilerle
bu hizmet tandansını yitirmişti. Eğitim konu başlığını daha sonra
“teröre bağlama” girişimleri olsa da PKK’nin ileri gelenleri altı ay
öncesine kadar “bölgede örgütün önündeki en büyük engelin Nakşi
tarikatlar” olduğunu söylemişti. Bu da tutmayınca company “her türden
insan”ı kucaklayan anlayışı ile bir basın organına “servis edilen
restructured belgeler” ile işi siyasi bir mecraya taşıdı.
Company ve CIA bu adımları atarken tepkinin olacağını kestirdiler.
Bunlara karşı Fidas’ın başındaki CIA direktörlüğü “sosyal” çalışmaları
yapmıştı. Ancak tepkilerin boyutu tahminlerin üzerinde çıktı. CIA
operasyonunun aracı olan Gülen company’in bu denli geniş bir formatta
eleştirileceğini kestirememişti.
Fuller’ın öngörüleri tedrici gibi görünmesi istenen süreçe yol
yapmaktı ancak sürecin “taraflarından” CIA – company’nin hesapları
tutmazken Türkiye içindeki kitlelerin iktidardan duydukları memnuniyet
tamamen tedrici bir karşılık olarak beklenmedik aktörlerin işin içine
girmesine neden oldu.
Ortalık karşı taraf açısından karıştı.
Company’nin inancı kullanarak oluşturduğu “düşman” algısı bir anda
terse döndü. Dönmek zorunda kaldı. Böylece taktik zorunluluk ile Türkiye
içindeki siyasi cephede bir mevzi kaybettiler. Savunucuları olan
yazarlardan biri istihbarat açısından “garson” tabiri ile anılırken
diğeri ise kişisel hınçları ile Yahudi düşünce kuruluşlarına kalem
oynatmış bir “dealer”dı.
Aynı süreçte yine CIA – company beklenileni yaptı ve Ak Partiye karşı
muhalefet ile buluştu. Bu buluşma da FBI ajanlarına ödül veren, CIA
masa şeflerine Türkiye gezileri ayarlayan Avrasya Turkuaz Konseyi
muhalefete “rehberlik” yaptı.
Yeri gelmişken ABD içinde etkin bir yere sahip olan Türk – Turkuaz
konseyi ABD’nin Orta Asya ve Afrika politikalarında da etkin bir çalışma
alanına sahiptir. Son yıllarda CIA Afrika merkezi olan Nijerya’nın
hemen yanındaki Benin’de etkinlik gösteren ve güçlenen Türkiye’ye karşı
Afrika’da Gana’nın ABD ile olan ilişkilerini düzenleme işi bu konsey
tarafından yürütüldü. Zira Nijerya ve Kenya CIA için stratejik
operasyonlarda önemli merkezlerdi. Çevrelerinde giderek güçlenen İslami
bir akımdan ziyade Gülen company ile kontrol altında tutulabilen bir
“İslam” olması riskleri en aza indirgiyordu. Bunu zorunlu kılan
şartlardan biri de son iki yıldır Mali ve Fransa dengesinde süren
Fransa’nın yeniden işgalci-etkin Afrika politikasına dönmesi yatıyordu.
CIA ve İngiliz istihabaratları açısından ikinci dünya savaşından beri
aktörleri azalmış bir Afrika dengesi artık yoktu. Bu Hint okyanusu kıyı
şeridinden başlayarak yeniden yapılanma ve paylaşımı söz konusu enerji
hatlarının egemenliği savaşında Afrika alternatifinin de riske girmesi
demekti.
Bu riskler dünkü riskler değildi. Gülen company bu riskler
çerçevesinde Afrika’da zaten konuşlanmıştı ama etkinlikleri daha
belirgin hale geldi.
İşte tüm bu cadı kazanı içinde “kepçecilik” yapan vakıf muhalefeti ağırladı ve CIA adına rehberlik yaptı.
Tüm bunlar bir bütün olarak company’nin gerçek yüzünü anlatıyor.
SON
Afganistan 1975’lerde neredeyse doğu standında en laik devletti. Ta
ki sovyetlerin açıktan tehditlerine karşı ABD’nin eli ile Pakistan
üzerinden bir “yeşil hat” örgütlenene kadar. Bilindiği üzere Taliban
1994’e kadar Pakistan destekli bir hareketti. Bu destek de dolaylı
olarak ABD’den geliyordu. ABD şu riski almıştı : Pakistan üzerinden
desteklenecek olan Taliban hareketi sadece Afganistan’da bir değişime
neden olmayacak, aynı anda bölgede özellikle Pakistan siyasasında da
taşları yerinden oynatacaktı. Bu riskin daha düşük bir zararla
savuşturulması gerekiyordu.
Bunun için domino etkisini mas edecek bir havuzun gerekliliği vardı.
Bu havuz için de Türkiye’de her darbe yapanın elini öpen bir Gülen company biçilmiş kaftandı.
Fakat tek bir farkla. Gülen bir iktidar öznesi olmayacaktı.
Eğer Afganistan, Pakistan ve hali hazırda İran üzerinden Ortadoğuda
da Irak ve diğer ülkelerde görülecek bir İslami domino etkisi olursa
Türkiye’de yeniden şekillendirilmiş Gülen company ile mas
edilebilecekti.
Bu teorinin ayrıntıları buraya yazılamayacak kadar uzun olmasına
rağmen genel çerçeve olarak Afganistan’daki iç karışıklıkların
1970’lerin sonunda başladığını, 1980’lere doğru Taliban pratiğinin
spontan halden güdümlü hale geçtiğini biliyoruz. Türkiye’de de 12 Eylül
darbesi ile ABD’nin bir düzenleme içine girdiği aşikar. 12 Eylül’den
sonra her tür toplumsal hareket sindirilirken Gülen company’nin “en az
hasarla” ve “büyüyerek” 1990’lara varmasını birleştirelim. Gülen
company’nin bu aradaki büyümesi için Gülen hareketi tarihine bakılabilir
kısaca.
1996 yılında Afganistan kontrolünü ele geçiren Taliban’ı mas edecek
olan “anlayışın” 28 Şubat’ı içtihad makamı olarak görmesi fıkhi bir
yanlış değil de kötü bir tesadüf olduğunu mu söylemeliyiz şimdi.
Bahsettiğimiz istihabarat uygulaması kriminal bir uygulama değildir. Küpsel bir teori ve pratik içermektedir.
Türkiye’nin batı merakı ve çağdaşlığı laiklik ile mendireklemesi ama
bunlara karşı halkın çok büyük çoğunluğunun hala dini olarak kendini
bundan ayrı görmesi durumu manager Gülen gibi “reformist” bir yapının
kitlesel ve “el öpmekten” kaynaklı siyasal bir etkisinin olması hem
İslami domino etkisine karşı Türkiye’nin laik kısmını memnun edecek bir
“görev”di hem de İslama karşı İslamın, Suudlardan sonraki önemli
ayaklarından biriydi.
ABD için neyse ki Gülen company’i etkin kullanmak zorunluluğu ortaya çıkmadı.
1996 yılında Afganistan’ı ele geçirmiş, Kafkaslarda ve Türki
Cumhuriyetlerde etkin hale gelmiş, Pakistan siyasi arenasında güç haline
gelmiş bir Taliban’ın mas edilme pratiği daha başka bir şekil almıştı.
Ama 28 Şubat’a amin diyen Gülen company’nin işi daha bitmemişti.
Bugün de hala CIA’in “derin” cemaati olarak işleri tam bitmemiş anlaşılan.
FBI’ın iç operasyon ile temizlik yapması bunu anlatıyor.
Ancak bir şey daha var ki CIA’in derin cemaati yada company’nin
yönetici-sevkedici kadrosu tam olarak deşifre olmasa bile “fikri ve
pratik olarak” açığa çıkmış durumda.
Cemaat/company’e destek veren kendilerini hizmet tabanı olarak
tanımlayanların tüm bunları bir süzgeçten geçirmeleri, manager Gülen’in
dini kaideler hakkındaki reformist yaklaşımlarını temel dini kitaplardan
aslını öğrenerek eleştirmeleri ve eğer bir hizmet seçeceklerse ABD’nin
Asya ve Afrika istasyon şeflerine paravan olan, bu paravanlara sadece
kitap satışından yılda 9 milyon dolar aktaran “eğitim tüccarlığı
dersane” hizmetini değil, milletin hizmetini seçmelerini öneririz.
Diğer yandan böylesine küresel bir “pay” olma halindeki company’nin
yazının bu bölümüne kadar aklında tutup kendince açık bulmak olarak
gördüğü “tüm bunlar doğruysa Gülen nasıl onca sene mukim hakkı için
yeşil kart alamadı” sorusunu da kısa ve net şekilde cevaplayalım.
Manager Gülen’in ABD’ye gidişi kah hastalık kah derin devlet kah 28
Şubat tehditleri olarak lanse edildi. Nedenin aslı ne idi onu net olarak
söylemek mümkün olmasa bile bunların hiçbirinin gerçek neden olmadığını
söylemek mümkün. Zira manager Gülen tehdit üzere gitmiş olsa yani
paravan bunun üzerine kurulmuş olsaydı “kanaat önderlerine sunulan özel
sığınma hakkı”ndan faydalanabilirdi. Ama bu söz konusu bile olmadı. Bu
yasal bir ibare olarak önümüzde olmasa da ABD’nin araçsallaştırma
politikasında yer aldığını herkes biliyor. Hastalık nedeni ile gitmiş
olması ise hiçbir tez antiteze ihtiyaç duymayan basit bir denklem.
Burada doktor mu yok? Derin devlet ise kesinlikle manager Gülen
konusunda yetkisiz. Bunu 12 Eylül’de de 28 Şubat’ta da ve sonrasında
derin devletin yargılanmalarına girilirken beraat ettirilen idam
davasında da gördük.
Peki Gülen neden zorlandı onu söylemediniz diyenler ABD’de manager
Gülen hakkında açılan soruşturmalara bakmalıdır. 25 milyar $ serveti
olan biri neden yeşil kart istesin ki diye soran ABD merkez savcılık
bürosunun sorusu önemlidir. ABD’nin operasyonel birimlerinin sonradan bu
yargı soruşturmasını söndürmesi de enteresandır. Kaldı ki manager
Gülen’in resmi-yasal yollardan yeşil kart alma mücadelesinin bir cover
up süreci olduğu da açıktır. Yani madem CIA-FBI destek veriyor neden o
kadar sürdü delili için müştekil edilmiş bir süreçten başka bir şey
değildir. Ayrıca ikamet izni için “araya giren nufüzlu kişilerin”
statüleri de bu durumda çok ilginçtir.
Tüm bunlar gözönüne alındığında format büyütülerek ele alınan ve
başkaları tarafından ölçeklendirilmemiş bir şekilde irdelenen Gülen
hareketinin aslında ABD-CIA merkezli bir “company” olduğu ortaya
çıkmaktadır.
Son bab’a valkry bab’ı dememizde kelimenin tam olarak şu anlamı ile
ilişkilidir : Bir toplumun başka bir topluma, isteğini benimsetme
amacıyla tüm olanakları ve güçleriyle yaptıkları düzenli saldırı..
Company manager Gülen olsa da General Manager Papa’lık ve ABD’dir.
İçimize sokulmuş bu Truva Atının marangozu da yine aynı odaklardır.
Bu yazı bir araştırma takımı ile teatiler yapılarak kaleme alınmıştır
ve bu yazıda yöneltilen eleştiri-ithamların yegane muhatabı Gülen
company’nin “ağaları ve ağabeyleri”dir. Gönlünü İslam hizmetine adayarak
bu company’nin ağına takılmış hizmet insanları bunları dikkate
almalıdır.
Dikkat etmelidirler!
Not 1 : Bu çalışma bir “Oyun teorisi” üzerine gerçek kaynaklar
taranarak ve iletişimlerde bulunularak üç kişilik bir grubun araştırma
ve teatisi ile ortaya çıkmıştır. Bahsedilen tüm isimler, olgular ve
kaynaklar için aşağıda linki bulunan bağlantılardan faydalanılabilir.
Link dışı kitaplardan direk alıntı yapılmamış. Yeşil Hat Projesi, CIA
Tarihi, İstihbarat Teknikleri ve Kaos, Yeni Kaos Teorisi, Emperyalizm ve
İstihbarat Savaşları,Enerji Savaşları, 20. Yy tarihi, İslam ve
Mutasavvuflar, Ehli Sünnet İnancı, Temel Fıkıh, Ortadoğu Yakın Tarihi,
İkinci Dünya Savaşı ve Sonrası….. vb gibi yayımlardan yararlanılmıştır.
Bağlantılı kaynaklar :
http://www.hurriyetdailynews.com/default.aspx?pageid=438&n=american-media-has-discovered-gulen-charity-schools-2011-03-21
http://www.wbrz.com/news/fbi-raid-another-scandal-for-charter-school-company/
http://my.firedoglake.com/dougmartin/tag/fethullah-gulen-turkey/
http://atlasshrugs2000.typepad.com/atlas_shrugs/2013/12/fbi-raids-another-gulen-charter-school-in-louisiana.html
http://www.frontpagemag.com/2012/arnold-ahlert/stealth-islamist-charter-schools-under-investigation/
http://www.fbi.gov/about-us/executives/welch
http://www.nola.com/education/baton-rouge/index.ssf/2013/12/kenilworth_charter_school_subj.html
http://www.boilingfrogspost.com/2013/04/27/bfp-breaking-news-boston-terror-cias-graham-fuller-nato-cia-operation-gladio-b-caucasus-central-asia/
http://www.hawaiifreepress.com/ArticlesMain/tabid/56/ID/4003/VIDEO-FBI-investigating-Gulen-Charter-Schools-parents-pulling-kids-out.aspx
http://www.washingtonpost.com/blogs/answer-sheet/post/largest-charter-network-in-us-schools-tied-to-turkey/2012/03/23/gIQAoaFzcS_blog.html
http://www.democraticunderground.com/10024178994
http://www.turkishnews.com/en/content/2013/06/29/turkish-intel-chief-exposes-cia-operations-via-islamic-group-in-central-asia/
http://www.voicesempower.com/fbi-raids-turkish-gulen-charter-school-in-la/
http://louisianavoice.com/
http://www.radikal.com.tr/turkiye/iste_wikileaks_belgelerindeki_fethullah_gulen-1043218
http://voices.washingtonpost.com/spy-talk/2011/01/islamic_group_is_cia_front_ex-.html
http://www.city-journal.org/2012/22_4_fethullah-gulen.html
http://www.progressivepress.net/the-tale-of-uncle-tsarnaev-cia-chief-graham-fuller-and-a-turkish-islamist-who-lives-in-usa/
http://www.yenimesaj.com.tr/?artikel,12006214/
http://gizlibelge.wordpress.com/tag/graham-fuller/
http://www.habername.com/haber-fethullah-gulen-afganistan-almanya-arap-bagdat-cin-diyarbakir-dunya-graham-fulle-73019.htm
http://en.wikipedia.org/wiki/Charter_schools_in_the_United_States
http://www.haber7.com/guncel/haber/989661-said-nursinin-papaya-gonderdigi-mektup
http://turkishinvitations.weebly.com/gulenist-corporations.html
http://www.pbs.org/wnet/religionandethics/2011/01/21/january-21-2011-the-glen-movement/7949/
http://www.nytimes.com/2013/11/22/world/europe/turkey-its-allies-floundering-tempers-its-ambitions-to-lead-region.html
http://www.ft.com/cms/s/0/f796b9e0-6663-11e3-8675-00144feabdc0.html
http://articles.washingtonpost.com/2013-03-12/world/37644223_1_iraq-and-turkey-kurdish-government-iraqi-government
http://www.youtube.com/watch?v=EzUD2qwjqew
http://www.youtube.com/watch?v=YIqZh-XS8Xs